DİB’i Görecek Olanlar !
Diyanetin başkanı son Cuma hutbesinde, eşcinsellik ve sebep olduğu hastalıklar ile evlilik dışı ilişkileri konu edince ülkenin gündemine oturdu.
Diyanet’in son Cuma hutbesi elbette doğrudur. Ancak son yıllarda siyasallaşan bir kurum haline dönüştüğü için gündem saptırmak suretiyle tabi olduğu iktidar partisine kazanç devşirme yönelik şüpheler olduğu ihtimalini göz ardı etmemek lazım.
Şu üç gelişme beni bu sonuca götürdü.
- Ankara Barosunun yaptığı son açıklaması.
- CHP sözcüsünün yaptığı son açıklaması.
- İslam’ın reddettiği her türlü cinsel sapkınlığı yasalar ile güvence altına alan AKParti yöneticilerinin; “DİB Başkanımızın görüşlerine karşı kullanılan üslup konu ve şahıs boyutunu aşıp doğrudan İslama yönelen kasıtlı bir saldırı halini almıştır.” açıklaması.
Bu gelişmeler kendilerini muhafazakar olarak niteleyen kararsız seçmenlerin yeniden AKP’ye oy vermelerine sebep olacağı için iktidarın işine yarayabilir gibi gözüküyor şimdilik.
Diyanet’in söylem ve eylemlerindeki bariz uyuşmazlığa bakalım biraz da.
Her türlü cinsel sapkınlığı devletin koruması altına alan, yeni nesillerin o sapkınlıklara teşvik edilmesi için bürokraside hertürlü desteği tam gaz vermeye devam eden iktidara yönelik tepki ve söylemsel eylemleri yoktur.
Çocuk tacizleri olurken, kadın cinayetleri olurken, brokraside ise İstanbul Sözleşmesinin cinsiyet eşitliği çalışmaları STK’lar ile işbirliği halinde uzun süredir harıl harıl devam ederken iktidara yönelik tepki ve söylemsel eylemleri yoktur.
Pandemi sırasında on binlerce insanı umreye gönderip, dönüş yolunda yüksek ateş nedeniyle havaalanındaki termal kameralara yakalanıpta karantinaya alınırlarsa diyanetin itibarı zedelenir endişesiyle uçakta ateş düşürücü ilaç vererek virüs taşıyıcılarının tespit edilmesine mani olmak suretiyle yayılmasına katkı sağladıklarını unutmuş değiliz.
Halk sağlığı uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen umreden ve Avrupa ülkelerinden gelen virüs taşıyıcılarının camilerde toplu ibadete devam ettirerek ülkede Koronavirüs’ün yayılmasına önemli katkılar sağladığını da unutmuş değiliz.
En önemlisi de, gerçekten din ve ahlak derdi olsaydı, Kuranda emredilen yaşama hakkı, hürriyet, adalet, akıl ve beden sağlığı ile düşünce ve inanç hakkı ihlalleri konusunda iktidara yönelik tepki ve söylemleri olurdu.
Diyanet açıklamalarında ve dini konulardaki görüşlerinde (fetva) itibar görmek istiyorsa iktidarın değil Allah’ın emirlerini öncelemeliydi.
Eğer Allahın emirlerini öncelemiş olsaydı, herhangi bir siyasetçi ve meslek örgütü de saygıda kusur etmez, Cuma hutbesi üzerine bir sözde söylemezdi.
Kimsede bir diğerini Allah’ın ayetlerine karşı dil uzatmak ile itham ederek ülkede gerginlik çıkartacak durumuna düşmezdi.
Dolayısıyla Diyanetin dini değilde siyasi partinin kurumu gibi davranması nedeniyle hutbesinin de siyasi bir manevra ile gündem değiştirmek suretiyle hükümet partisinin hanesine artı siyasi kazanç sağlamaya çalışıyor olarak da yorumluyabiliriz.
DİB şifrelerini çözmek için merhum Mahir Kaynak hocadan iki tüyo !
Bir olayın gerçek sebep amaç ve aktörlerini öğrenmek için iki şeye bakınız: Zamanlama ve kimin işine yaradığı. Bunlar herkesin bildiği şeyler ama hatırlamakta fayda var!
Tabi ki, diyanetin bu ucuz siyasi manevrası tutmayacağı gibi, kötü siyasi sonuçlarıda olacaktır haliyle.
Onu da kısaca yazmadan geçemek istemem.
“Halkın bir kesimini alenen aşağıladı” savıyla Diyanetin Başkanını eleştirdiği için Ankara Barosuna ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri aşağılama’ suçlamasıyla soruşturma başlatılmış.
İstanbul sözleşmesini çok iyi bilen hukukçular ise, AKP nin çıkardığı mevcut kanunlara göre Diyanetin başkanı ceza alabilir diyorlar.
Hem iktidar hemde Diyanet için tam da dibi görecek bir kısır döngüye dönüşebilir bu mevzu.
Bu dibi görmemenin yoluda her ititazı devlete saldırı olarak görmek yerine, mazaret üretmeden İstanbul sözleşmesi ile CEDAV sözleşmesini tamamen yürürlükten kaldırmaktan geçer.
Vesselam
Sadi ÖZGÜL
İletişim Mail: sadiozgul@gmail.com
Hükümeti ve onun savunucularını eleştirmek dine karşı gelmek olarak gösteriliyor eleştirenler de fetö-pkk-chp yanlısı olarak suçlanıyor
Ebu Hanife’yi zindana atan emevi dönemini yaşıyoruz
Kimsenin kabul etmediği, biliminde bir hastalık olarak gördüğü bu durumu şimdi durup dururken diyanet in gündeme taşımasının sebebi nedir.
Diyanetin yaptığı gündem yaratmak ve ilgileniyormuş gibi yapmak.
Bu zamana kadar neredeymişler.
Özet olarak
Diyanetin hukuk danışmanı yokmu acaba
İstanbul sözleşmesini çok iyi bilen hukukçular ise, AKP nin çıkardığı mevcut kanunlara göre Diyanetin başkanı ceza alabilir diyorlar.
Hem iktidar hemde Diyanet için tam da dibi görecek bir kısır döngüye dönüşebilir bu mevzu.
Bu dibi görmemenin yoluda her ititazı devlete saldırı olarak görmek yerine, mazaret üretmeden İstanbul sözleşmesini tamamen yürürlükten kaldırmaktan geçer.
Eşcinselliği savunan ve
LGBT’yi meşru gören kim varsa
Allah’ın laneti üzerine olsun…
Sözden öteye geçemezler.
Bunu yapmak için önce ekonomik bağımsızlık gerekir.
Çünkü borcu veren küresel Finans elitler
“İstanbul sözleşmesi ve CEDAW sözleşmelerin iptal etmeyeceksin yoksa sana borç vermeyiz”
Diye buyruk veriyorlar.
Yani bunlardan kurtulmanın yolu faizi kaldırmaktan geçer
Yoksa ülkede eş cinsellikten başka mesele yokmuş gibi bütün ölümcül günahların, kokuşmuşluk, yozlaşmışlık, çürümüşlük, adaletsizlik ve ahlaksızlıkların,
POLİTİK, EKONOMİK, SOSYAL ÖLÜMCÜL GÜNAHLARIN üzerine sünger çeken statükocu konformist sağcı muhafazakar dindar(!?) zihniyet mi?
Istanbul sözleşmesi 11 Mayıs 2011 ‘de Avrupa Konseyi tarafından istanbul’da imzaya açıldı. Mart 2019 itibariyle 46 devlet ve AB tarafından imzalandı. Bu devletlerden birisi de Türkiye ‘dir. Diyanet İstanbul sözleşmesine niye karşı çıkılmadi?